Güncel
Giriş Tarihi : 28-08-2012 11:28   Güncelleme : 28-08-2012 11:28

Boğatekin Bir Gün Gazetesine Konuştu

Geregerli Gazeteci Hacı Boğatekin Ulasal yayın yapan Birgün gazetesinin sürmanşetine girdi.Birgün gazetesi Hacıboğatekin ile yaptığı röportaj

Boğatekin Bir Gün Gazetesine Konuştu

Kendisiyle tutuklu gazeteciler için yapılan bir eylemde tanıştığımız, Fethullah Gülen’e ‘Feto’ dediği için hakkında 11 dava açılan Hacı Boğatekin, yüz otuz dava ile bir yerel gazeteciye açılan dava rekorunu elinde bulunduruyor

 

Adıyaman’ın en küçük ilçesi Gerger’de  Fırat gazetesinin her şeyi yani hem muhabiri hem sahibi olan Hacı Boğatekin, esprili olduğu kadar iğneleyici üslûbuyla tutuklu gazeteciler için yapılan eylemde kendisine hayran bırakmıştı. Bizde bir fırsatını yakalayıp onunla uzun uzun konuşmak istedik.

 

Fırat gazetesinin abonelerini gezmek için  geldiği İstanbul’da Adıyamanlı esnafların yoğun yer aldığı Beyazıt’ta bir çay bahçesinde oturup onunla sohbet ettik.  Gazeteciliği,  hakkında açılan davaları, Türkiye’de muhalefet üzerine konuşmalarıyla 62 yaşındaki üstad gazeteci bizi kendisine hayran bıraktı. Sizi bu sohbetten mahrum bırakmak da olmazdı tabii… Uzun uzun uğraştık, aldığımız kaydı düzenlemek için.  Sonunda da sohbeti yönlendirmek için kısa kısa aralara girerek  yaptığımız röportajı biraz geç de olsa hazırlamayı başardık. Okuyun, eminiz ki beğenecekseniz. Hatta bir daha okumak istemezseniz gazetenizi bayii iade edip parasını geri isteyebilirsiniz.

 

>> Üniversitede böyle bir soru sormayın derlerdi ama burada da sormadan olmuyor. Abi, seni biraz tanıyalım…

Ben 1950 Gerger doğumluyum.  Gerger Adıyaman’ın en küçük ilçesidir. Halen orada yaşıyorum. Evliyim, 12 çocuk babasıyım. 1976’da gazeteciliğe Hürriyet Haber Ajansı’nda yerel muhabir olarak başladım. Halen de Doğan Haber Ajansı’nda bu sıfatım devam ediyor.

 

>> Gazeteciliğe nasıl başladın?

Bizim ilçemiz Adıyaman’ın biraz geri kalmış ilçesidir. Göç yaşanan, dağlık bir ilçedir. Arazisi kıt, imkânları  az bir ilçedir. Örneğin, o dönem burada yol yoktur, insanlar hastaneye sırtta taşınırken ölüyordu.  Bilhassa her sene 5-10 arasında kadın doğumda ölüyordu. Tabii bu bende biraz haberciliğe karşı ilgi yarattı. Asıl mesleğim arzuhalciliktir. Orada da hep dertli insanlar gelirdi. Bunlarla uğraşırken Hürriyet Haber Ajansı’ndan, bir muhabir aranıyor diye teklif geldi. Oradan başladık işe. Tabii Hürriyet’in o dönem bölgenin en aktif muhabirleri olduk.

 

>> Teklif nasıl geldi?

Bizim Adıyaman’da, Fadıl isimli bir muhabirimiz vardı. O’na  teklif gelmiş, birileri de Hacı Boğatekin bu işe meyilli demişler. Geldiler, görüştük; işe başladık. Tabii arzuhalciliğin haber toplama konusunda da etkisi oldu. Adam, kaymakama, savcıya gitmeden bana geliyor.  Çok yoğun haber akışımız oldu.

 

>> Daha çok ne tür haberler yapıyordun?

Ben her şeyi haber yapıyordum. Örneğim, bir gün hiç unutmam:  1977’de affedersin eşeğin karnı yırtılmış. Veteriner onu ayakta tedavi etti.  ‘Keko isimli eşeğe ameliyat’ diye haber yaptım. 25 TL ödül aldım.  O zaman çok büyük paraydı. İzmir muhabiri o kadar aylık alamıyordu.

 

>> Fırat gazetesini kurmaya nasıl karar verdin?

Hürriyet Sedat Simavi’den, Aydın Doğan’a geçince,  bunlar da hangi ilçeden fazla reklam alıyorsa ona ağırlık verdi. Bizim haberler de bıçak gibi kesildi. Biz de dolu doluyduk. Bizim insanın çoğu da gurbette, 1980’den sonra tekstil piyasasına girenlerden zengin olanlar oldu. Biz de araştırma yaptık, buna göre abonelik usulüne dayanan Fırat gazetesini 10 Temmuz 1992 yılında kurmaya karar verdik. Gazetenin, sorumlu yazı işleri, sahibi, çalışanı her şeyi benim.

 

>> Finansmanı nasıl sağladınız?

Doğru dürüst haber yazarsan devlet sana ilan vermez.  Bir anket yaptık. İlk seferde İstanbul’da 250 abone bulduk. Derken, 500, 1000 oldu, şu an 3 bine yakın abonemiz var. Bunların hepsi esnaf…  İşte böyle geçiniyoruz, sürdürüyoruz…

 

>> Haberleriniz hangi bölgeye dayanıyor?

Genelde Gerger üzerinden ama Ege, Akdeniz nerede bir Gergerli varsa abonemiz var, bunların sorunlarını da dile getiriyoruz. Laleli (İstanbul) üzerinden da haber yaptık, bir haksızlık varsa buna mani oldu. Hatta Rusya’daki esnafımıza haksızlık yapıldı mı onu da geçiyoruz. Orada bir Pazar kapandı, burada binlerce esnafımız mağdur oldu. Haber yaptık devlet sitesinden cevap aldık.

 

>> Sana hangi haberlerinden dolayı bu kadar kızdılar?

Sorunları yazınca halk memnun oluyor. Ama devlet kızıyor. Mesela Gerger’deki 100 okulun 65’inde tuvalet yoktur. Biz bunu haber yazıyoruz, Milli Eğitim kızıyor. Kaymakam seni kündeye getiriyor, senin hakkında dava açılıyor. İşte basın yoluyla hakaret.  Öbür taraftan kar kış oluyor, elektrik kesiliyor, bunu yazıyorsun. TEDAŞ geliyor senin elektriğini kesiyor ya da zabıt tutuyor. Belediyeyi çöp toplanmadığı, sular akmadığı için yazıyorsun, senin mahallene arıza var diye bir hafta su vermiyor.  Senin yüzünden mahallen de yanıyor(gülüyor) Sağlık olayını, hastaneye, varmadan hasta öldü diye yazıyorsun. Yemin ediyorum, Boğatekin isimli biri hastaneye gidince ‘Şöyle yazdı, böyle yazdı’ diye şikâyet ediyor.  Olumsuz etkileniyorsun.  Üstüne bir de davalar açılıyor. Bana yaptığım hesaplara göre şu an(röportajın yapıldığı tarihi söylüyor) 139 dava açıldı.  Yerel bir gazete için bu Türkiye çapında rekor. Adıyaman’da onlarca gazete var, birin hakkında bu kadar dava açılmamış.

 

>> Neden sana bu kadar dava açıldı?

İki yönlü gazetecilik var. Biri suya sabuna dokunmayan, yetkilileri met eden devletten yana gazetecilik. Biz ‘tırşık’ deriz.  O zaman yağlı ballı tırşığını yiyeceksin.

Bir de halktan yana yer alan, doğruları yazan gazetecilik var. O zaman da copa, cezaya, nezarete, hapse razı  olacaksın. Biz bu ikinci yolu seçtik.  Biraz zor ama mutlu oluyorsun. İnsanların sorunları halledildiğinde bir gazeteci olarak sende mutlu oluyorsun.  Bu yüzden de dertlerine de katlanıyorsun. Ne yapalım.

Benim haberlerimin yazı ve başlıkları biraz dikkat çekici oluyor. Mesela bir gün Gerger’de okullar bitlendi. Öğrendim ki, köylü çocuklarını bitliler diye, kimse bunların yanına oturmasın diye ayırmışlar,. Tabii zoruma gitti. Bende ‘Devlet bitlendi’ diye yazdım. Aaaaa! Devlet nasıl bitlendi. Hemen dava açtılar. 

Sonra Susurluk olayı çıktı, ‘Çete Devlet’  dedim. Savcı iki buçuk yıl hapis cezası istedi. Sonra neyse ki yasa değişiklikleri oldu, o cezadan kurtuldum.

En son ses getiren ise 4 Ocak 2008’de, “Feto’yla Apo” başlıklı haberimdi.

 

>> En çok dava Fethullah Gülen’e ‘Feto’ dedin diye açıldı değil mi?

Kürtçe’de Fethullah’a ‘Feto’, Abdullah’a, ‘Apo’ derler.  “Feto’yla Apo” başlığı nedeniyle bana peş peşe 21 soruşturma açıldı, 16’sı davaya dönüştü.

O dönem büyük baskı yaptılar. Gazetemin abone kitlesi bile dağıldı. Yakın akrabalarım bile bana düşman oldu. Ama şimdi benim dediklerimin doğru olduğu ortaya çıkınca herkes bana  hak veriyor.

 

>> Milletvekilleri niye dava açtı?

AKP’nin önemli ismi Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat benim hakkımda 10 bin TL’lik tazminat davası açtı.  Dengir Fırat’a dediğimiz, “Dengir, sen Bey’in oğlusun. AKP’nin 2 numaralı adamısın. 36 yıldır siyasettesin ama benim ilçemde yol yok, sağlık evi yok, hiçbir şey yok. Bunlar senin görevin değimlidir? Ben senin ismini nereye yazayım?” yazdım.

AKP’nin hali hazırda Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner gazetecidir. O da benim hakkımda dava açtı. Neymiş? Ben Mehmet Metiner’için, “Oğlum Memo sen nesin? Dün BDP’liydin, sonra AKP’li oldun, sonra Saadet Partili oldun , sonra bilmem… Senin rengin nedir?” şeklinde biraz eleştirmişiz.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bakıyorsun, “fikir ve düşünceler suç içermiyorsa suç değildir”  diyor. Eee! Bizim de düşüncelerimizde de suç yoktur, bir mizah var.

 

>> İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da dava açmış sana…

Ben buraya bir ara geldim(İstanbul’u kastediyor) tramvay olayını yazdım. “Kadir amca, Kadir amca hanımınla, eşinle gel tramvaydaki temiz havayı solu, bizimle beraber ol”  dedim o da bir dava açtı.

 

>> Ailen ne diyor peki, adliyelerin senin ikinci adresin olmasına?

Ben Kürtçe, eşim Zazaca konuşur. Bir televizyon geldi, röportaj yapmaya , eşim Zazaca konuşurken bir baktım beni şikayet ediyor. ‘Biz bundan ne çekiyoruz. Bu yazıyor, çiziyor, başımıza bela geliyor’ diyor. Yemin ederim, kesmedim de… Devleti bırakmış beni şikayet ediyor. Suç bende oldu yani… O da haklı.

 

‘TÜRKİYE’DE MÜCADELE GENÇLİKLE YAPILIR’

>> Gazetecilerin örgütlenmesi ve gazetecilerin hakkını savunması konusunda ne diyorsun?

Türkiye’de mücadele gençlikle yapılır. TGS’ye TGC’ye, Basın Konseyi’ne bakıyorsun, yaş 70 iş bitmiş. Hükümet bu tür örgütlerin hepsini pasifize etti. Şu anda hükümetin Kürtlerin üzerine gitmesinin tek nedeni, Güneydoğu’da alınan belediye başkanlıklarıdır. Fethullah Gülen’in Türkiye’ye gelmemesinin tek nedeni de odur. Diyarbakır Belediye Başkanlığı’nı AKP alsın, ikinci gün Fethullah Gülen burada olur. Türkiye’de dinamik güç AKP’nin içinde, bir kısım MHP’de ve ezici bir güç de BDP’nin içinde var.

 

>> Kürt hareketine de bunun için mi daha çok saldırıyorlar?

İntikamdan korkuluyor. Bir partinin içinden 8 bin kişiyi al, o ayakta kalmaz. Bugün AKP’nin içinden 80 kişi al ayakta kalamaz, CHP’den al ayakta kalamaz, ama BDP’nin bütün il, ilçe başkanlarını alıyorlar. Diyarbakır’da 80 bin oy almış Hatip Dicle; Tayyip Erdoğan dürüst adam olsa hak etmediği şeyi almaz. Orada seçime gider tekrardan.

Batı da Doğu’da Kürtlerin verdiği gibi bir mücadele verseydi, Tayyip Erdoğan çoktan giderdi. Batı’da hiçbir şey yok. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni AKP’den aldığın zaman mesele biter.

 

>> Peki Kemalistlerin CHP’sine ne diyorsun?

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir şeyler yapmak istiyor ama, en büyük Kürt düşmanları teşkilatının içerisinde.

 

>> Yıkılır mı sence AKP ile cemaatin düzeni?

Diyarbakır’ın, Gerger’in dağındaki demokrasi, İstanbul’un merkezinden daha iyi içselleştirilmiş. Şu an Fethullah Gülen cemaati mezarını kazıyor. Ordu, spor kulüpleri, Kürtler, Aleviler, solcular düşman. Bunlar ezildi. Herkeste bir mücadele azmi başladı. Bu  düzen yıkılacak, ben çok umutluyum. Fethullah Gülen cemaatiyle, Erdoğan da bunu görüyor ayrılmak istiyorlar. Yarın öbür gün çektirdikleri bu acıların ceremesi büyük olacak. Cemaat “Ben yapmadım, ben görevli memurdum hükümet yaptı” diyecek.  Çok korkaklar…

 

>> Son soru, tutuklu gazeteciler için yapılan eylemde, “Mevcut iktidar Türkiye’deki gazete patronları ile bazı gazetecilerin kıçına gres yağı sürüp susturdu. Kıçına gres yağı sürdürmeyip yazanları da hapse attılar” demiştin, kıçımıza gres yağı sürdürmeyeceğiz değil mi?

Ya kıça gres yağı sürdüreceksin susacaksın ya da sürdürmeden bu hayata böyle devam edeceksin. Biz böyle yaşamaya devam ediyoruz, bundan sonra onursuz yaşamaktansa, 3-5 yıl yaşamak daha iyidir.

Çocuklarıma vasiyette bulundum, “Size han, mülk bırakmadım ama onursuz bir baba da dedirtmedim. Belki benim acımı  çekiyorsunuz ama Fırat’ın öte tarafında çok daha büyük acılar çeken insanlar var. “

 

‘’Devlet içinde çete yoktur’ diyen hakim Danıştay saldırısında öldürüldü’’

 

>> JİTEM’in sana saldırdığından bahsetmiştin

28 Temmuz 1995’te Gerger Belediye Başkanı tutuklanmıştı.  Devlet yetkilileri beni, ‘Bu adamı biz bitirmeye çalışıyoruz, sen haber yapıyorsun, haber yapma’ diye uyardı. ‘Ben yazmazsam başkası yazacak’ dedim. ‘Yok sen etkili yazıyorsun’ dediler. Biz haberi yaptık. Tehdit ettiler. Ben de valiye gittim. Kim vali biliyor musun? Danıştay’da vurulan Mustafa Yücel Özbilgin’di. “Sayın Valim belediye başkanımızı bir komploya kurban ettiler dedim. Beni de yarın öbür gün edecekler” Kızdı. “Devlet komplo yapmaz. Devlet içinde çete olmaz. Böyle bir şey diyemezsiniz. Sizi reddediyorum”dedi. Valiyle vedalaşmadan ayrıldık.  Ben Adıyaman’dan, Gerger’e geldim. Otomatik silahlarla üzerimize ateş açıldı.  Oğlum kolundan yaralandı. Ben kıl payı kurtuldum. Şu Allah’ın işine bak! Hacı Boğatekin yaşıyor, ‘Çete yoktur!’ diyen Mustafa Yücel Özbilgin, Ankara’nın göbeğinde, Danıştay’ın ortasında çete kurşunuyla öldürüldü.

 

‘Sağlık ihalelerinin hepsini  Menzil tarikatı alıyor’

>> Sizin orada, Adıyaman’da Menzil cemaati güçlü bildiğim kadarıyla… Bunların arası nasıl AKP’yle?

Menzil cemaati çok güçlüdür. Bunlar hükümetle ekonomik yönden anlaşmışlardır. Türkiye’de sağlık ihalelerinin tamamı Menzil grubunun elindedir. Bizim bölgede epey etkilidir. Bugün Ortadoğu’nun  en büyük sebze meyve ticareti Menzil ilçesi üzerinden yapılıyor. Peynir ticareti Menzil’de… Devlet Menzil’e özel yol, elektrik vermiş… Bir gelseniz görseniz…Bugün şıh da fabrika gibi çalışıyor. 

Geçende köylü haber verdi, Menzil’in akarsu yataklarını ele geçirmeye çalıştıklarından, ‘Şıh suya doymuyor’ diye haber yaptık. Sonra Sedat Bucak’ın ne kadar tetikçisi varsa benim üzerime gönderildi. Ölümle tehdit edildim.  Bunlar malları paylaşmış yani, bu iktidar da kolay kolay yıkılmaz.

 

 

AdminAdmin